1 Şubat 2014 Cumartesi

İLAÇLARIN CANI CEHENNEME; KENDİMİN İLACIYIM ...

En son altı ay önce Manisa'da psikolojik tedaviye başlamıştım ama ilaç bünyemi öyle sarsmıştı ki ancak iki ay dayanabilmiş, en sonunda, yeter be..., diyerek ani bir kararla bırakmıştım. Psikiyatrik ilaçların bendeki etkilerinden nefret ediyorum... İç organlarımın sürekli kamaşması, esintide kalmış gibi kalbim, ciğerlerim, midem, kaslarım, damarlarım... daha ne varsa topyekün her daim havalanacakmış hissi vermesi; toplum içinde itibarımı sarsan gün boyu esneme, salaklık, sersemlik, uykusuzluk, his kaybı, algıların yavaşlaması ... Bu kadar yan etkisi varsa bu ilaçların, nasıl ve neyi iyi edecekler, demiş ve bırakmıştım. Sadece ilaçların yan etkilerinden değil, kadınları psikiyatrik tedaviye muhtaç duruma getiren koşullardan ve erkeklerden de nefret ediyorum... Dünyayı ve dini, şeylerine alet eden o yaratıklara katlanamıyorum ...

İlaçları bırakınca sıkıntılarım kendi kendine geçmedi tabii ki; İstanbul'a yerleşme sürecinde de tek başıma çok zor günler geçirdim, yoruldum, yıprandım; bendeki geleceğe dair endişe, kaygı, telaş ve huzursuzluk  hali devam etti hep. Hiç gevşeyemedim; zaten beni rahatlatacak, dinlendirecek, gevşetip sakinleştirecek bir ortam olmadı hiç. Sanırım Türk erkeğinin gen aktarımı yoluyla geçen oyunu bu; kadını hayat karşısında tek başına bırakıp sonra, bak ne kadar zor, yalnız başaramazsın, ben olmazsam olmaz,  demek.

Belki biraz toparlanırım ümidiyle bayramda çocuklarla Ankara'ya gittik; annem ve ablalarımın bize karşı yıkıcı, kin dolu davranışlarının her geçen gün daha da arttığını gördük; bir daha gitmeme kararıyla alt-üst olmuş bir halde geri döndük. Evim evim, sen anlarsın benim halim ...

Neyse, bu defa yine kaygı bozukluğu teşhisiyle tedaviye başlandı; ilaçların üçüncü günü bugün; tek yaptığım, zamanı geçirmeye, berbat ruh halime katlanmaya çalışmak. İlk yedi gün yarım, sonra bir ilaçla devam edecek seretonin sağlayan, yani asıl tedavi edecek ilaç; yanında, bu ilaç etkisini gösterinceye kadarki sıkıntı, kriz anlarını atlatmam için yatıştırıcı ... Kriz dediysem, 'hafakan bastı yine...' diyorum ben ona; ne zaman geleceği belli değil, aniden bastıran korkunç bir sıkıntı; terleme, kalbim boğazıma geliyor, ritmi bozuluyor, nefesim daralıyor; korkunç bir karamsarlık, bıkkınlık, yorgunluk, kaygı, endişe, çocuklarımın hayatlarıyla, gelecekleriyle ilgili ürpertici bir korku ... Yaşamakta olduğum menopozun büyük etkisi var mutlaka bu duruma; menopozu atlatınca geçer, ilaç almayım, diye yıllarca katlandım ama zamanla geçmedi bu meret ... Manisa'da doktor, strese bağlı kalp romatizması olduğumu söyledi. İstanbul'da da, özellikle geceleri gerginlikten sıkmaktan aşınıp incecik, küçücük kalan ön dişlerimi kestirip kaplama yaptırmak için gittiğim diş doktorları, gerginlikten kurtulmazsan, yeni yapacağımız dişler de aynı duruma gelir, önce o sorunu çözmelisin, dedi.

Nereden bakarsam bakayım, bu ilaçtan kurtulmanın mümkünü yok; bu sefer hamur gibi yumuşayıncaya kadar ilaçları kullanmayan ne olsun !!! On beş gün canını dişine tak, sonra vücut alışır nasıl olsa ...

....................



......................

İlaçları kullanmaya başlayalı on iki gün oldu; bu defa sonuna kadar gitmeye kararlıydım ama, yeter artık, ilaçlar beni, kullanmaya başladığım günden daha beter yaptı; bugün yine bırakmaya karar verdim. Bu kadar yan etkisi var, bunlar neyi düzeltiyor Allah aşkına ... Günde üç saat fazladan uyku, zaman boşa akıp gidiyor, akşama kadar salak salak dolaşıyorum, algılar yavaşlıyor, beyin uyuşuyor, gündelik hayatımı sürdüremez haldeyim, yemişim tedavisini de ilaçlarını da, yetti beee... Ben önceki halime razıyım, sıkıntılarımı ilaçsız atlatacağım, kararım karar, oh beeee.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder