5 Şubat 2014 Çarşamba

FEYSBUKTAN BULDUĞUN BU KADAR OLUR ...

Yirmi üç yıldır belki diye diye sürüklediğim evliliğimi bitirme cesareti bulmuşum, bir telaş içindeyim... Yüzümü kırışıklar basmadan bugüne kadar yaşayamadığım aşkı, beni kaybedeceğinden korkan, onu kaybedeceğim için korkacağım adamı bulabilecek miyim diye ... Ne sosyal, ne de sanal ortamda karşıma çıkmamış bu adam; önüm arkam sağım solum ebe, sobe, yok, yok ... Yanıma yakıştıracağım adam gibi adam yok işte ... Yaşıma yakın bütün iyiler kapılmış, kuyruklarını kıstırmış oturuyorlar aşağı; bana sayısız mesaj geliyor ama ya karısına duyurmadan hoplayıp zıplayanlardan, ya da altmış yaş ve üzeri, nerdeyse altı bağlanan, hayatını başka kadınlara harcatmış, bayatını bana yıkmaya çalışan  pinponlardan ..

Sayısız şiir, teklif, aşk mesajı, çiçek .... hepsini silip geçtim ama Salih'te takılıp kaldım ... Başlarda öylesine verdiğim özel mesajlarına cevaplar, bir süre sonra, "Dünyada böyle adamlar da mı var, her adımımı takip ediyor, başımı koymam için omzunu veriyor, ilaçlarımın zamanı gelince hatırlatıyor, bu nasıl bir şey yaaaaaa..." diyorum. Almanya'da üniversite bitirmiş, kimya mühendisi falan filan; strese bağlı kalp romatizmam olduğunu söylediğim zaman bana bitkisel ilaç getireceğini söylüyor; bu ne yaaaaa; bu adam benimle yatmak için mi atıyor bu taklaları, karar veremiyorum bir türlü ...

Salih'le yüzyüze görüşme kararı veremiyorum bir türlü; beni kazanmaya çalışırken ümidi kesip travestiye benzeyen Sevda'yla maceraya atılmış ya, bunu kabul edemiyorum ... Bu adam travestiye benzeyen kadına söylediği aşk sözlerini bana söyleyecek, nasıl inanacağım... deyip duruyorum. Türkan Şoray için söylenen bir söz var; bu kadın koka kola şişesine de aşk dolu gözlerle bakıyor, diye ... Selim de çaresizlikten  feysbukta  aşk arıyor ve karşısına çıkan Sevda değil, deve olsa, ki pek de farkı yok Sevda'nın yüzünün deveden,  aynı aşk sözlerini söyleyecek ...

Kendime yeni oyun buldum; her sabah Salih ve Sevda'nın feysbuk sayfalarına giriyorum ilk iş; Salih'in beni kazanmak için yaptığı paylaşımlar hoşuma gidiyor, gururumu okşuyor. Neden benimle ilgilenmesi hoşuma gidiyor??? Feysbukta rastladığım bir yazıda kendimi buldum; neden böyle bilmiyorum ama  işte ben, dedim. Sevgi açlığı, onunla konuşmanın beni mutlu etmesi, yaşıma başıma bakmadan onunla dilediğimce saçmalayabilmem, onun beni hep güldürmesi, hayatımı, sağlığımı, ilaçlarımı takip etmesi... sanırım bütün bunlardan vaz geçemiyorum ama kırgınım, benim için hayattaki en önemli duygu olan güvenimi yıktı, gel de diyemiyorum, onunla yeni bir hayata başlamaya da cesaret edemiyorum; sayfasındaki resmine bakıp, kahkahalarla gülüyorum, "Çok tatlısın, canım benim, ama hayatı anlamamışsın,  keşke beni taşıyabileceğine inansaydım, sana güvenseydim; ben macera aramıyorum, sana uğurlar olsun..." diyorum... Yine de her sabah ilk iş Salih ve Sevda'nın feysbuk sayfalarına girip bizim komik aşk üçgeninin seyrini takip etmekten kendimi alamıyorum bıkıncaya kadar ...

"Hani insan bazen ne ileri ne geri tek bir adım atamaz ya.. Birini yanında tutmayı bilmez ama onun yokluğunu da istemez. Kaybetmeyi göze alamaz ama kazanmak için mücadele etmez. Bağlanmaya cesaret edemez ama ondan tamamen kopmayı da beceremez... Ne sevilmekten vaz geçer, ne sevmeyi bilir... Hani çok sonra zaman geçer savrulurlar ya, o zaman dökülür dudaklardan, itiraz edercesine, "Ne gözümü alabildim, ne göze alabildim..."

Aynen öyle işte; bir yıldır ne Salih'ten gözümü alabildim, ne de onunla olmayı göze alabildim... Kendi kendime kaç kere , hadi cesaret, ne kaybedersin, dedim ama her seferinde kurulu düzenimi bozmaktan, hayal kırıklığına uğramaktan, acı çekmekten korktum. Çok yorgunum; hayatıma birini alamayacak kadar yorgun. Önce ruhumu, yüreğimi dinlendirmeli, yaralarımı iyileştirmeliyim. Bu yaralı ruhla sağlıklı bir beraberlik yaşayamam, hata yaparım, yıpranırım, üzülürüm. Bedenime değil, ruhuma, yüreğime dokunan insanı bekliyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder