O günden bu yana geçen on beş yıl içinde hep gözünün içine bakıp beni fark etmesini, bana değer vermesini bekliyorum. Sonuçta bana aşık olmasa da, ona hak etmediği halde iki çocuk verdim ve o farkında bile olmadan tek başıma, hayatımdan, gençliğimden vaz geçerek çocukları büyüttüm; herhalde geçen yıllar onu da olgunlaştırmıştır ve neye sahip olduğunu biliyordur ... Fakat ne yazık ki, o hep kendi etrafında pervane, kendine aşık geleneksel Türk erkeği olarak kaldı. Yolları ayırmaya karar vermem için birlikte yirmi üç yıl geçirmem gerekti.
Kızım Gökçe'nin okulu için İstanbul'a yerleşmek iyi bir sebepti benim için; çünkü, sağlık problemleri nedeniyle Gökçe'nin gerçekten bana ihtiyacı vardı; benim de yirmi üç yıldır soru işaretleriyle birlikte sürüklediğim sevgisiz, saygısız birlikteliği koparıp atmak için yeni bir şehire ... Elbette düşünmeye gerek yoktu ve İstanbul'a geldik yerleştik bin bir güçlükle ...
Yeni bir hayat kurma, yeni bir eve yerleşmenin yorucu günleri ... Manisa'da perdeleri yıkamamışım, İstanbul'da yıkar asarım, diye. Balkonda önceki kiracıdan kalan ipler çürümüş; yeni aldığım ipleri bin bir zorlukla balkona gerip bağlıyorum; makinada yıkanan perdeleri asıyorum; içeri girerken perdenin birinin hafif yamuk asıldığını görüyorum, bende de simetri hastalığı var ya, hiç dayanamam, düzeltmek için tekrar balkona çıkacakken, üzerimdeki bakışları hissetmiş olacağım, gözüm karşı dairenin üstüne kayıyor; belden yukarısı çıplak bir adam, kollarını kavuşturmuş, seks ilahı gibi bakışlarla bana bakıyor... Aman Tanrım, ne yapmalı, tekrar balkona çıkıp eğri perdeyi düzeltmekle, çıkmamak, perdeyi kapatmak arasında kalıyorum. Çıkmamanın, geri adım atmanın yenilgiyi kabullenmek olacağını düşünüyorum o an; çıkıp perdeyi düzeltiyorum, adama öfkeli bir bakış atıp içeri geçiyorum. Daha sonraki günlerde ne zaman balkona çıksam, adamın tetikte bekler gibi, hemen damlayıp seyrettiğini görüyorum. Ne bekliyor adi yaratık; erkeğimmmm...., deyip kollarına atılmamı mı ??? Bir iki aydan sonra anlıyor, takibi bırakıyor. Apatrmana gelen postalardan adamın evli olduğunu öğreniyorum; belli ki karısını evden kaçırmış zamparanın teki ...
Bu memlekette dul kadınları her daim yatağa atlamaya hazır seks ilahesi gibi gören bir zihniyet var. Bizim hayatla kıran kırana mücadelemiz kimsenin umurunda değil. Bize sunulan tablo belli; ya kocanın eziyetine katlanır, kıçını kırıp oturursun aşağı, ya da biz bütün erkekler sana sulanır, ordan burdan yalanır, hayatı dar ederiz.
Benim kararım da belli; topunuzun canı cehenneme; annem bir Amazondu, ben de Amazonum; biz erkeksiz de hayatın hakkından gelmeyi biliriz ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder