26 Nisan 2014 Cumartesi

OLMASA DA OLUR ...

Yıllar önce Ankara'da aynı okulda görev yaptığımız Türkçe Öğretmeni Rıza Bey sohbet sırasında bir söz söylemişti; havalanma gönül havalanma, attan iner eşeğe binersin; onu da bulamazsın, yürüye yürüye gidersin ... Bu aralar hep aklıma geliyor bu sözler. İstanbul'a geldiğim günlerde kendimce hayatıma yeni bir sayfa açmıştım, yaşıtlarım ikinci baharlarını yaşama peşinde koşarken, ben ilkbaharımı yaşamadım ki, hayata gözümü yeni açıyorum, kaçırdığım ne varsa yaşayacağım, diye düşünüyordum. Etrafıma bakmaya fırsat bulduğum yedi ay içinde ayaklarım suya erdi, hayattan beklentilerimi azalttıkça azalttım; şimdi tek isteğim, sağlıklı olayım, çocuklarımın başında hep koruyucu kalkan gibi durayım, onların yollarındaki dikenleri temizleyim, onlara güzel bir hayat verebileyim, gerisi fasa fiso ...

Hayatın yüküyle boğuşurken yıllardır hayatımdan eğlenceyi çıkardım. Değil sinema-tiyatro gibi çok sevdiğim etkinlikler, yedi aydır İstanbul'da olmama rağmen, deniz kenarında bile dolaşamadım koşturmaktan. Facebook, bilmediğim bir evrendi, belki hayat boyu hep yek gelen zarlar orada düşeş gelir, hayatı paylaşacak birine rastlarım, diye düşündüm başlarda, orada çakalların kol gezdiğini gördüm zaman içinde; şimdi kenara çekildim, film izler gibi izliyorum, evrimleşme sürecini tamamlamamış, hayatlarını yeme içme çiftleşme döngüsünde geçiren erkek cinsini ... Vaz geçtim artık hayatı birlikte yaşayabileceğim erkeği aramaktan; hayata dair beklentilerimi düşürdükçe düşürdüm; artık tek isteğim, çocuklarım için yaşamak, olabildiğince fazla yaşamak, onları bu rezil dünyada yalnız bırakmamak; benim yokluğuma dayanamayacaklarını çok iyi biliyorum; benim çocuklarla ilişkim normal kabul edilenin çok ötesinde; babalarının eksikliğini hissettirmemek için hem anne hem baba oldum onlara; güzel bir aile ortamı veremediğim için hep vicdan azabı duydum ve bu açığı kapatabilmek için kendimden vaz geçtim, onlar için yaşadım.

Facebook'ta özellikle geceleri yalnız ya da evli olduğu halde kadın peşinde koşan andropozdaki erkeklerden mesajlar geliyor yine ... Engelliyorum anında. Son mesaj tüy dikti, kaç gündür ona gülüyorum:

Egenin incisi izmir'den kucak dolusu selamlar... ben cengiz aktaş... hava kuvvetlerinde çalışıyorum, astsubayım.. face sizi arkadaş olarak eklemem için önerdi.. fakat buna beraber karar verelim isterim.. profil resminizi gördüm, olgun ve medeni bir hanımefendi, güzel arkadaşlık olabilir düşüncesi ile size selam verdim.. tabii.. bunu eğer kısmet olur da sohbet edebilirsek görebileceğiz.. hazreti mevlananın bir sözü var. Dil; tencerenin kapağına benzer, oynadıkça kokusu çıkar.. velhasıl, insanlar konuştukça anlaşabilirler.. tekrar görüşüp, sohbet de edebilmek ümidiyle esenlikle kalınız.. saygılar

Adam facede arkadaş olacak sözde, beklentisi, arayışı başka; besbelli yatak arkadaşı arıyor; cevap olarak, eşim subay, meslektaşsınız, diye yazdım, ikiledi ... Belli ki facebookta bu tür ilişkiler yaşamış; ben bu mecraya yabancıyım; orada şehvet, ihanet peşinde koşan çakallar sürüsü kol geziyormuş, böyle böyle öğreniyorum işte. 

Uzun lafın kısası, facebooka gerek olmadıkça girmiyorum artık; oradan hayat arkadaşı bulamayacağımı çok iyi öğrendim; et alışverişiyle işim olmaz;  sadece facebooktan değil, gerçek hayatta da erkeklerden ümidi kestim fakat bu beni eskisi kadar mutsuz etmiyor; sinemadaymışım gibi seyrediyorum insanların çirkinliklerini, aşağılık, onursuz, alçakça ilişkilerini; benden uzak, cehenneme direk olsunlar, diyorum ...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder