29 Nisan 2014 Salı

BİRLİKTE YİRMİ ÜÇ YIL, HAYATIMDA ÜÇ DÖNEM, ÜÇ ŞİİR ...

Serkan'la birlikte koskoca yirmi üç yıl geçirmişiz; ben hayatın ve çocukların yükünü taşırken, kendimi otomata bağlamış, farkında olmamışım hayatımın en güzel yıllarının geçip gittiğinin ... Çocuklar büyüyüp yükleri azalınca söyle bir kenara çekilip hayatımı seyrettiğimde, Serkan'la geçirdiğim yirmi üç yılımın üç döneme ayrıldığını gördüm. Her süreç içinde de yazdığım şiirlerden birer tanesinin o dönemleri en iyi anlattığını ...


Birinci dönem, ayaklarımın yerden kesildiği, Serkan'da öbür yarımı bulduğumu sandığım dönem. İkimiz birlikte dünyaya meydan okuyabiliriz sandığım toy zamanlarım ... O zamanlar, işi gereği nöbete ya da daha uzun süre Doğu'ya göreve gittiği dönem ... Hasretten, yıkamadığım gömleğini koklayarak uyuduğum günler ... O günlerdeki duygularımı yansıtan 28.02.1991 günü yazdığım şiirim :

SENİNLE BAHARA ÇIKMAK

Kışın o mor sisli akşamlarında
Sevgin ısıttı içimi
Yüreğinin içine alırcasına
Sımsıkı sarılmalar
Tazeledi bahar özlemlerimi ...

Ve işte sevdiğim
Seninle bahara çıkmanın,
Uyanan toprağın, patlayan tomurcuğun
Telaşını yaşıyorum.

Seninle ilk baharımız bu
Sevmelerimizin, sevişmelerimizin,
Öpüşlerimizin ilk baharı
Sevgimiz bahar şimdi
Tutkumuz, heyecanımız,
Tenimiz, canımız bahar ...

Ne güzel, kışın ağır yükünü
Üzerimizden atmak
Ve seninle bahara çıkmak sevgilim
Ne güzel, ne güzel ...

Serkan'la birlikte geçirdiğimiz yirmi üç yılın ikinci dönemi, onun hayatıma hiç bir şey katmayacağını,  Serkan'ın aslında kendisine aşık olduğunu,  hayat karşısında yine yalnız ve hep yalnız olduğumu fark ettiğim ve bu duyguyla başa çıkmaya çalıştığım dönem. Çizgi film Garfield bir bölümde evin köpeği Odie'ye şöyle der : Seninle bir ortak yanımız var : BEN ... Serkan'a onu sevdiğimi söylediğim anlardaki tavrı Garfield gibiydi, adeta bana, beni tabii ki seveceksin, bu adam sevilmez mi, ben de kendimi seviyorum, der gibiydi. İşte o günleri anlatan 20.03.1991 günü, yani evliliğimizden iki ay sonra yazdığım şiirim ...

SEN YOKTUN, YOKSUN, OLMAYACAKSIN HİÇ ...
                                                                                                      -Yalnızlık paylaşılmaz -  Özdemir Asaf

Gülüşümü, neşemi aldın da sen
Yine bana bıraktın yalnızlığımı
-sevinçte, kederde ortak- dedilerse de ...

Cehennemde azaptayım günlerdir
Seni yanımda hissedemiyorum
Yanyanayken, kollarında uyurken hatta
Acılarımla yalnızım.

Yoktun sen
Bugüne kadar yoktun
Didinmeyle geçen hayatımda,
Gözyaşlarımda, iç çekmelerimde,
Çaresizlikten duvarları yumrukladığım,
Yalnızlıktan tir tir titrediğim anlarda
Sen yoktun
Tek kişilikti yalnızlığım ...

İki kişilik şimdi yalnızlığım
Yine yoksun sen
Varken yoksun
Bedeninle yanımda
Yaşarken yoksun...
Başımı omzuna koyup ağlayamıyorsam,
Gücüm, direncim tükendiğinde
Dokunuşunla, sarılmanla
Yeniden güçlenemiyorsam,
Sana güvenemiyorsam
Sarsıldığım yıkımlarda,
Ve sana sığınamıyorsam
Zor günlerin yenilgisinde
Sen yoksun ...

Yoktun sen
Şimdi de yoksun
Ve hiç olmayacaksın
Yine bana kaldı yalnızlığım ...

Serkan'la yirmi üç yıllık evliliğimin üçüncü bölümü, oğluma hamile olduğum dönemde arkadaşının karısı, orta malı bir fahişeyle bir yıl süren  ilişkisini öğrendiğim fakat kendime verdiğim, ben babasız büyüdüm, ne pahasına olursa olsun, çocuklarımı babasız büyütmeyeceğim, dediğim ve kuyruğumu kıstırıp oturduğum dönem ... İşte o günlerde yazdığım şiir :

GİDERSE GİTSİN

Bunca acıdan sonra, sözü mü kaldı
Yüreğimde damgası, izi mi kaldı
Şimdi bana dönecek yüzü mü kaldı
Ağlamam bu aşk için, biterse bitsin
Söyleyin vefasıza, giderse gitsin ...

Kırık gönül sazıma tel olmadı ki,
Bana teselli veren dil olmadı ki
Dara düştüm uzanan el olmadı ki
Ağlamam bu aşk için, biterse bitsin
Söyleyin hayırsıza, giderse gitsin ...

Ellere uzak, bana yakın olmadı
Şu gönlüm gözlerinde şifa bulmadı
Bende artık çekecek sabır kalmadı
Ağlamam bu aşk için, biterse bitsin
Bırakın o şerefsiz giderse gitsin ...

Uzun uğraşlardan, Savcılıkla cebelleşmeden sonra ispatladığım ihanetinden sonra kafasına silahını dayayıp, ayrılmakta kararlıysam hiç düşünmeden tetiği çekeceğini söylemişti Serkan. Ben kucağımda bilmem kaç günlük çocuğum ve her ne pahasına olursa olsun çocuklarımı babasız büyütmeyeceğime dair yeminimle anneliğimi gururumun üstüne koyarak bir kez daha denemeyi kabul etmiştim. Aradan geçen yıllar içinde aynı tas aynı hamam, aynı cami aynı imam; Serkan hayatımızda hep bir fazlalık, nereye koyacağımızı bilemediğimiz büyümeyen çocuk olarak kaldı; oğlum on beş yaşına geldi, ben yeminimi fazlasıyla tuttum; şimdiden sonra Serkan benim için sadece çocuklarımın babası, beni unutsun, mutlu olsun, tek isteğim bu ...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder