28 Ocak 2014 Salı

3 Mart 2008 tarihli günlüğüm


     Serkan, uzun zamandan beri ilk defa hafta sonunu kavga çıkarmadan, kontrolden çıkarak sudan sebeplerle bağırmadan geçirdi. Her hafta sonu, "Acaba bugün neyi bahane edip kavga çıkaracak?" diye tedirgin olurdum ve sonunda mutlaka bir yerden patlak verirdi. Bana bağırma fırsatı vermemek için araya mesafe koydum, böyle çözüm buldum çaresiz; ne yapsam gazabından kurtulamıyordum çünkü ... Her an, acaba şimdi mi bağıracak, diye yaşamak çok zor, tükendim ... Gerginlik bütün eve siniyor, özellikle hafta sonları ... Çocuklar, "Babam eve negatif enerji yayıyor." diyorlar. Gökçe, "Yaşasın, babam evde yok." diye seviniyor, onu evde görmeyince. Ne yazık ki, Serkan, Gökçe'yle de benimle kurduğu iletişimin aynısını kurdu. Aynı iletişimsizlik, yüzeysel konuşmalar, derinliksiz sohbetler, paylaşımsız ortam, davranışlarından hissedilmeyen sözde sevgi sözcükleri, verdiği öğütleri kendi hayatına uygulamayışı ... "Babam evdeyken ya uyuyor ya televizyon izliyor." diyor Gökçe. gerçekten de bu aralar televizyonda film izlemeye taktı. Evde olduğu hafta sonları sabahtan gece yarısına kadar televizyon hep açık. Bazen günde üç film izlediği oluyor. Hayattan iyice koptu, ruh gibi oldu. Her zaman kendi hayatını ayrı yaşamayı, bizim hayatımızdan ayrı tutmayı becermiştir zaten. Evde ne sorun olursa olsun, Serkan gününü istediği gibi yaşar; tek kişilik hayat ve mutluluktur onunkisi ... Gökçe sürekli, "Babam hayatını dilediği gibi yaşıyor; sen de bizim için kendinden vazgeçme, hayatını yaşa, dünyaya bir daha gelmeyeceksin..." diyor bana.
     İçimden bir his birdenbire, "Artık bitti." dedi. Serkan'ın son zamanlardaki davranışlarını mantıklı bir gözle değerlendirince, "Yahu bu iş sahiden de bitmiş, ben nasıl hala görmezden gelebiliyorum?" dedim. Bana sarılmalarının, gittikçe sıklığı artan 'aşkım' seslenişinin, aslında biten bir ilişkiyi gizlemek için zoraki davranışlar olduğunu nasıl da fark etmemişim?... Daha önce de olduğu gibi, neden beni sevmediği halde sever gibi rol yaptığını sorduğumda, "Bunu duymaya ihtiyacın vardı, onun için söyledim." diyecekti nasıl olsa. Zaten yıllardır er ya da geç yine bir kadınla ilişkisi ortaya çıkarsa, yine bu cümleyi duyma korkusuyla bir türlü güvende hissetmemiştim kendimi. Davranışları bana güven vermiyordu çünkü. Bolca kullandığı sevgi sözcükleri, davranışlarla desteklenmeyince, sahte, yapmacık kalıyordu ve ben içimde gittikçe büyüyen yalnızlık ve sevgisizliği en az hasarla atlatabilmek için insanüstü çaba gösteriyor, köşeye sıkışınca da içerek beynimi ve duygularımı uyuşturuyordum. 'Acaba' korkusuyla yaşamaktansa, bana karşı duygusunun kalmadığını, sadece çocuklar için benimle olduğunu söylemesini tercih ederdim. Yıllardır ben, bu evde onunla birlikte kalmamın tek sebebinin çocuklar olduğunu fakat benim bu duygumun değişmesi için ondan bazı adımlar beklediğimi açıkça söylüyordum. Keşke aynı yürekliliği o da gösterebilseydi!!! Duygularını, planlarını, iç dünyasını, hesaplarını anlamak, tahmin etmek mümkün değildi. Öyle sımsıkı kapalı ki kapıları, yüzünde tek bir sinir, tek bir kas bile ele vermiyor bana karşı içinde neler hissettiğini... Bunların güzel duygular olmadığına eminim sadece. Bana karşı öfkesinin, kininin derinliğini ve sebebini merak ediyorum sadece. Bana içinde tükenmez bir öfke ve kin var. Nedenini yıllardır düşünür dururdum, geçenlerde aklıma geldi; sanırım o kadınla ilişkisini çevreye duyurup rezil ettiğim için beni bir türlü affedemedi içinde. Yaşadığı o iğrenç ilişkiden utanmadı da duyulmasından utandı. Bebeğim kucağımda ayrılma kararımı bildirdiğim zaman beni kararımdan döndürmek için silahını kafasına dayayıp, kararımdan vazgeçmezsem hiç düşünmeden tetiği çekeceğini söyledi ama daha sonra o günlerin bende bıraktığı yıkımı silmek için hiç bir şey yapmaya tenezzül etmedi, beni buna değer görmedi; nasıl olsa iki yalanla elinin altındaydım... Tek duyduğum, sahte olduğunu çocukların bile anladığı içi boş, yapmacık sevgi sözleri; o da kurulmuş plak gibi, yeni yetmelerin dilinden düşürmediği dizi film sözü, "Aşkım"
     Artık ona dair içimde hiçbir ümit kalmadı. Bundan sonra yakınlaşmaya çalışsa da, öyle soğudum ki, onunla yaşadığımız güzel günler çok uzaklarda kalmış sanki; iki yabancı olmuşuz gibi hissediyorum; ona karşı içim bomboş ...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder