27 Ocak 2014 Pazartesi

2.3.2008 tarihli günlüğümden,



Geçen hafta Berke, arkadaşının doğum gününe gittiğinde arkadaşına, annen nerede, diye sormuş; Can,, annem öldü, deyince oğlum sorduğu için çok utanmış ve çok üzülmüş. Akşam eve geldiğinde, "Can'ın annesi ölmüş, ne korkunç bir şey, çok üzüldüm...' derken elimi, beni kaybetme korkusuyla sıkı sıkı tutarken sesi titriyor, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. 
     Sağlıklı olmaya ve olabildiğince uzun yaşamaya bunun için karar vermiştim bir süre önce. Hayat denen kurt kapanında, it dalaşında çocuklarımın yanında birkaç yıl daha fazla kalabilmek için zaten keyfe keder kullandığım ama arada sınırı aştığım alkolü ve sigarayı bırakmaya karar vermiştim.
     Senelerdir yalnızlığın ve sevgisizliğin acısına, ruhumdaki beni perişan eden dalgalanmalara güçlükle katlanıyorum. Arada yaşadıklarıma katlanmak için iki üç bira içip temizliğe girişiyor, şarkılar söyleyerek evin altından girip üstünden çıkıyorum; sonra da, 'Kanımda Serkan'dan geçen Hepatit B taşıyıcılığı var zaten, bir de içerek karaciğeri tahrip edip ömrümü kısaltıyorum.' diye kendimi suçluyorum. Madem ki dünyaya iki çocuk getirdim, hayatımı böyle hor kullanmaya, hayatla kumar oynamaya hakkım yok...
     Psikiyatrik tedaviye başlamaya bir türlü karar veremiyorum. Depresyon, anksiyete... doktorların her türlü soruna aynı ilacı vermeleri güven uyandırmıyor bende. Bir de ilaçların yan etkilerine katlanmak kabir azabı... Kendi kendime de toparlanamıyorum ama... Bitkisel reçeteler, yoga, falan fişman... ne yaptıysam ruhumu dengeye oturtamıyorum. Gayet mutlu, neşeli, herşey yolunda, derken... hava bulutlanıp yağmura dönünce ben tırlatıyorum, nefes alamıyorum, çıldıracak gibi oluyorum. Anksiyete mi, panik atak mı neyse ne, bilmiyorum ama yağmurdan, şimşekten, gök gürültüsünden dehşete düşüyorum, çok korkuyorum; durup durup pencereden dışarı bakıyorum, yağmur kesilmiş mi, bulutlar biraz olsun aralanmış mı diye... Depresyonda olmadığımı biliyorum çok şükür, bu da az şey değil ama her yağmurda, yusuf yusuf, demek de bitiriyor beni ...Gerginlik kalbimi yoruyor, tüm bedenimi hırpalıyor; bütün kemiklerim sızlıyor bu korku nöbetlerinde. Yağmurlu havalarda deprem olacak diye korkudan ölüyorum. İzmir'de depremi yaşarken yağmur yağıyordu ve bu bende kalıcı hasar bıraktı, bir türlü atlatamıyorum; her an altımdaki yer sallanıyormuş gibi geliyor. Çocuklar gerginliğimi, korkumu fark etmesinler diye insanüstü çaba gösteriyorum. Hele yağmurlu havalarda Serkan evden uzakta görevdeyse, başucuma fenerler, mumlar, koridora şemsiyeler, askıya montlar, kol içine çoraplar yerleştirip, tedirgin, korkulu bir uykuya yatıyorum.Uzun zamandır bu korkuyu atamadım üstümden. Öyle zamanlarda sokaktaki insanlara bakıp, "Her şey yolunda, sadece yağmur yağıyor, bak insanlar sokakta dolaşıyorlar, anormal bir durum yok, korkacak hiçbir şey yok." diye kendime moral vermeye çalışıyorum. Ne yaparsam yapayım, yağmur kesilinceye kadar kalbim deli gibi atıyor, huzur bulmuyor. Yağmurdan sonra dayak yemiş gibi, uzun zaman kendimi toparlamaya çalışıyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder