5 Mart 2014 Çarşamba

DEVRİM OLMADAN AŞK DA OLMUYOR İNSAN DA...

29.03.2008 tarihli günlüğüm

Ülkem ateş çemberinden geçiyor. Herkeste tedirginlik, ümitsizlik, güvensizlik ... Özellikle aydın, laik, Atatürkçü, Cumhuriyetçi kesimde korku ... Gazeteci Rauf Tamer, böyle bir gerginlik, öfke, nefret ve husumeti hiç görmediğini yazmış ve devam etmiş; "Böyle tehlikeli bir süreç hiç görmedim. Bundan kötüsünü yaşamadım." Yazgülü Aldoğan da, "Durup durup, 'Kendimi hiç bu kadar kötü, hiç bu kadar karamsar hissetmedim. Bir an yok ki, her şeyi boş verip şöyle rahatlayayım, mümkün değil, olmuyor ve hatta kazara kendini iyi hisseden birileriyle birlikte olursam, bu ne vurdumduymazlık, diye rahatsız oluyorum! Etrafımdan öyle negatif bir elektrik alıyorum ki, ürperiyorum." diyor.

Kendimi, her şeyin yolunda olduğuna, benim olayları abarttığıma inandırmaya çalışıyordum fakat gördüm ki herkes aynı korkuyu yaşıyor. Bir de düzmece bir dosyayla sekiz aydını sorguya almaları, durumun zannettiğimden daha feci olduğunu gösterdi. Kendilerini eleştirenlere gözdağı vermek için oyun tezgahladılar. Ülkeyi uçurumun kıyısına götürdüler, insanları birbirine düşman ettiler. Türbanlı-türbansız, Kürt-Türk, hiç bu gün olduğu kadar zıtlaşmamış, kutuplaşmamıştı bu ülkede. Adam ekonomiyi düzeltemeyince oya endeksli türbanı doladı memleketin başına. Kafayı örtüyle kapatmışken, yoksul kesim öbür dünyanın hayaline sığınmış, bu dünyadan ümidi kesmişken, onların oğullarına gemicikler, fabrikalar, ihaleler ... Sanki, sıra bizde, biraz da biz yiyelim bu devleti, diyerek geldi bu takkeli, tespihli, cüppeli güruh ... Karanlık yüzleri, karanlık emelleriyle çöreklendiler memleketin üstüne. İnsanlarda korku, dehşet, güvensizlik yaratıyorlar. Alacakaranlık kuşağına girmiş gibiyiz. İslamiyeti parsel parsel satıp beceriksizliklerini, doymak bilmeyen iştahlarını, sinsi emellerini gizliyorlar. İnsanlar örtüyle, şeriat özlemiyle, dört kadın alacaklarıının hayaliyle avunurken, ne yasalar geçiriyorlar, ne vurgunlar vuruyorlar, memleketi  ne büyük  zararlara uğratıyorlar ... Cumhuriyetin tüm kazanımlarını, geleceğimizi satıyorlar yok pahasına. Amerika'nın sömürü planlarını yürürlüğe koyuyorlar, halkı uyutup ...


Bizim okulun kantincisi kadının bile gözü açıldı da, başımı örteyim de vatana ne olursa olsun, diyen o üniversiteli kızcağızların gözü açılmadı. İktidardakilerin makam, mevki, para hırslarına, koltuk sevdalarına alet edildiklerinin farkına varamadılar. "Bunlara oy veren elim kırılsın; bunlar müslüman değil. Bunlar insanları birbirine kırdıracak, iç savaş çıkaracaklar, çok korkuyorum." diyor bizim kantinci. "Eskiden başörtüsü serbest olsun, diyordum, şimdi onu da demiyorum; başörtüsünün altında ne oyunlar varmış, gözüm açıldı, serbest olmasın." diyor şimdi. Onun gibi kendini geliştiren, gerçeklerin farkına varan kaç tane okumamış kadın var ki!... Bu memlekette üniversite mezunları bile tarikat şeyhlerinin elini ayağını öpüyor. Sözde tarikat şeyhi Müslüm Gündüz'ün cariyesi olan üniversite mezunu Fadime Şahin'i unutmadık daha ... Gazetede resmi var; Said-i Nursi'nin öğrencilerinden birinin önünde sıra olmuş devlet memurları, adamın elini öpmek için. Birisi de Yazgülü Aldoğan'a mektup yazmış; "Ben bir eğitimciyim; o mübarek şahsın değil elini, ayağını bile öperim." diyor. Hazreti Muhammed kime elini ayağını öptürmüş; bunlarınki sapkın bir din anlayışı; din dışılık ... Bir öğretmen olarak o adamın sözlerinden utanç duydum; o utanmıyor ama ben utandım onun adına. Bu karanlık, kör cehaletin kuytularında dolaşan insanlar korkutuyor beni ve herkesi. Atatürk'e hakaret ediyorlar, cehaletlerinin verdiği cesaretle; bağımsızlık olmayınca dinin de olmayacağını düşünemeyecek kadar küçücük ve zavallılar. Biraz okusalar, düşünebilseler, fikir yürütseler, Müslüman ülkeler içinde en ileri düzeyde Türkiye'nin olduğunu, bunu da Atatürk'e borçlu olduğumuzu görebilirlerdi. Hoş bugün emperyalizmin sözleşmeli memurları sözde seçilmişler tarafından yine aynı noktaya getirilmedi mi Türkiye; yarı sömürge değil miyiz!!! Hep Amerika'nın çıkarları, hedefleri, planları, programları değil mi bizi bu hale getiren ??? Güzelim ülkemizde huzur içinde yaşamamıza izin vermediler. Bu halkın ahını er geç çekecekler; bize reva gördükleri yokluk ve acıların kat kat fazlasını diliyorum onlar için.